“Herkes bir gün evine döner.”

Fatih Duman, okuyucunun yüreğine dokunmayı bilen, kelimeleriyle kalplere yol bulan yazarlardan biri. “152 Gün” de onun bu maharetini kanıtlayan, derin bir hüzünle dokunmuş bir eser. Kitabın enfes önsözü daha başından itibaren okuyucuyu içine çekiyor. Yazar, hikâyelerinde kendisini de kurgunun içine dâhil ettiğini samimi bir şekilde ifade etmiş. Bu his, Duman’ın önceki kitaplarında da belirgin olsa da, burada çok daha güçlü bir biçimde yankı buluyor. Okuyucu, bir bakıma yazarla beraber bu hikâyeye dahil oluyor.


Kitap, Ömer dede ve Fadime nine’nin içten, kırılgan hikâyesini anlatıyor. Yaşlı çiftin İstanbul’a yaptıkları bir yolculuk sırasında, Ömer dedenin sabah simit almak için dışarı çıkıp bir daha geri dönmemesiyle başlayan hüzün dolu bekleyiş, kitabın kalbinde yer alıyor. Fadime nine, tam 152 gün boyunca Ömer’in eve dönmesini bekliyor. Kitabın sonunda kapının çalmasıyla umut ve belirsizlik iç içe geçiyor. Ancak gelenin kim olduğu asla açıklanmıyor; bu bilinmezlik, okuyucuyu düşüncelere sevk eden bir son dokunuş oluyor.


Fatih Duman’ın dili o kadar içten ve sahici ki, kitabı okurken karakterlerden biri olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu his, yazarın okuyucuyla kurduğu derin bağın ve anlatımındaki inceliğin bir sonucu. Eser, kalple yazılmış ve ancak kalple okunabilecek bir öykü. Ruhun derinliklerine işleyen bu hüzünlü hikâye, kalbinde empati taşıyan herkes için unutulmaz bir deneyim sunuyor.


Kitap, kaybolanların sadece mekânda değil, bazen zamanda ve duygularda da kaybolduğunu hissettiriyor. Bu kayboluş ve bekleyişin hüznü, aslında herkesin hayatında bir şekilde karşılaştığı evrensel bir duygu. “152 Gün”, her okuyanın kendi bekleyişlerini ve kayıplarını hatırlayacağı, kalıcı bir iz bırakan bir eser.
Fatih Duman, yine kalemiyle yüreklerimize dokunuyor ve bize unutamayacağımız bir öykü armağan ediyor.
Keyifli okumalar, kitapla kalın…


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir